18 Ekim 2010 Pazartesi

güzel şiirler ask şiirleri

Ta$ degilsin ki istedigim yere firlatayim
Kurudun diye yagmurda islatayim
Zamanın geldi artik diye satayim
Hem yarali, hem de asabisin be gönül!

Ne aklin var ne fikrin
Deli dedikce, delinin birisin
$u ba$ima olmadik coraplar örersin
Hem durgun, hem de delisin be gönül!

Akil sir erdiremedi kurnazligina $eytan
Biri cikiyor biri iniyor tahtindan
Bu kadar beceri ile yenik kalkilıir mi masadan
Sen hem bahtsiz, hem de $anssizsin be gönül!

Kac kere vuruldun sayamadim
Sana her zaman kol kanat geremedim
Kusura kalma bazen yarani saramadim
Hem yarali, hem de asabisin be gönül!

Senin gözün yok ki aglasin
Sacin yok ki agarsin
Neler cektigimi bir kez sormazsin
Vurdum duymazsin be gönül, vurdum duymazsin




Kahretme gönül bahtina küsme sakin.
Kulak ver dinle hele beni bir kere.
Kara gündür, gelir gecer bunlar, lakin,
Kahretme, bahtina bo$ yere, sen sakın..
Engelli, engelemeli, yollari var ,
Bazen cikmaz sokak, bazen dar gecit, dar,
Batip giden güne$, yarin yine dogar ,
Kahretme, bahtina bo$ yere, sen sakin..
Nesi var, sevgiden ba$ka,fani hayatin,
Ne diledin de, olmadi,ki muradin,
$aha kalksa, ne yazar gönül atin,
Kahretme,bahtina bo$ yere, sen sakin..
$ükür olmali, hep dilde niyazimiz,
Sevgi,saygi,bari$i calsin sazimiz,
Kahretme,bahtina bo$ yere, sen sakin





YÜREĞİM DAĞLARDA KALDI

Bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
uzanıp çimenlerin üstüne
şiirler okumalıydık mavi ırmaklara
öpüp güneşi alnından sevdiğimizin
sisler aralanınca çekip gitmeliydik

şimdi bir dağ başında olmalıydık seninle
oturup bir gönül sofrasına,
dostluğa kadehler kaldırıp
içimizdeki yangını bölüşmeliydik
bir pınarın soğuk buğusuna daldırıp ağzımızı,
çatlayan dudaklarımızla hayatı öpmeliydik
sular aydınlanınca çekip gitmeliydik

bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
türküler söylemeliydik esen yellere
unutup acıyı, ayrılığı, gurbeti
hasreti içimizin yangınına gömmeliydik
kapılar kapanınca karanlığa
yollar aydınlanınca çekip gitmelidik

bir dağ başında olmalıydık şimdi seninle
ıssızda bağrını döven bir ırmak gibi
dizleri kanamış bir çocuk gibi doyasıya ağlamalıydık
çıkarsız dostluklar, kirlenmemiş sevgiler
ve dünyadaki tüm güzel şeyler adına
çirkinliklere, çirkefliklere dayanmalıydık
obalar sıralanınca karşı sırtlara
gün aydınlanınca çekip gitmeliydik

sen gülünce ne güzelde gülümserdi beyaz gül
nasıl da sevinçle gelirdi dağlara bahar
dallar tomurcuklanır, kuşlar öter, sular çağıldar
muştular bölüşmeye koşardı ardından çocuklar
bir kervan alıp giderdi başını bilinmeyen diyarlara

şimdi ne yana baksam gözlerin doluyor usuma ah
gelincikleri okşuyor ellerin
gülüşün ki, çiçeklerin bir başka adıydı karlı yamaçlarda
yitik bir mevsimin kıyısında kaldı anılarımız
savrulmuş ömrümüzün her yaprağında bir şiir sarardı

şimdi yoksun, rüzgarlar seni üşür, türküler seni söyler
her bahar gelişinde bir çiçek büker boynunu
bir menekşede açar gözlerin
büyür yüreğimin kıvrımlarında
sular ağıtlarla çağlayıp gider

mavi ne de çok yakışırdı gülüşüne ah kardeşim
en çok da papatyalar yıkıldı gidişine
bir de alnı munzur işlemeli kızlar

şimdi hangi ırmak soğutur yürek yangınımı
hangi dağ bölüşür acımı, hangi pınar, hangi bahar
efkarımı hangi rüzgar dindirir
ırmağım sendin pınarım sen, dağım rüzgarım sen, baharım sen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Arşivi

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı